O Dedikoduyu Kim Servis Etti?
Erdoğan’ın Çıkışı
Google arama motoruna gidin ve “Erdoğan coğrafya” kelimesini arayın. Karşınıza en az 5-6 farklı sonuç çıkacak.
Eğer “Niye böyle bir şey arayalım” diye merak ediyorsanız, makalenin amacına hoş geldiniz!
Son günlerde Fuat Uğur’un yaydığı bir söylentiyle, Serenay Sarıkaya ile Mert Demir’in ilişkisinin 5 milyon dolarlık bir dolandırıcılık vakası olduğu ve bunun arkasında menajerleri Ayşe Barım’ın olduğu iddia edildi.
Olayın gelişimiyle, Ayşe Barım’ın sanatçılarının incelenmesi başlayınca, olay aniden Gezi soruşturmasına dönüştü. Gezi davasının somut kanıtlarını bulamayanlar.. Kanaat ve varsayımlarla dosyalar hazırlayanlar.. 12 yıl sonra neler iddia edecekleri merak konusu oldu.
İlk başta amacı anladık. Bolu yangınıyla ilgili acı çekerken ve sorumluları ararken ansızın adliyeye giden ünlülere odaklandık. “Aaa Halit Ergenç ifade vermeye çağrıldı.. Levent Üzümcü zaten listenin başında yer alıyormuş..” Ünlüleri topladık ve hakkında konuştuk.
- Bekleyin. Makalenin başlığı beklemediğinizi biliyorum. Şimdi gözler Merve Dizdar’ın adliyeye çağrılmasında ve Cannes Film Festivali’nde kazandığı en iyi kadın oyuncu ödülünde.
Merve Dizdar, Cannes Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünün ardından Fransa Kültür Bakanlığı’nın “Edebiyat ve Sanat” nişanı sonrasında “ŞÖVALYE NİŞANI” aldı. Bu unvan, ülkemizde olumsuz karşılandı.
Bu durum hakkında yandaşlardan biri, “Türkiye’yi karalayan Merve Dizdar, Fransız tarikatına mı katıldı?” şeklinde haber verdi.
- Şunu belirtmekte fayda var: Cannes Film Festivali’nde Merve Dizdar’a beklenmedik bir şekilde EN İYİ KADIN OYUNCU ödülü verildi. Merve, minik bir kağıda yazılan cümleleri zorlanarak okudu, Türkçe olarak. “Filmin karakteri Nuray’ın, inandığı ve mücadele ettiği ve bedel ödediği bir karakter olması” dedi ve “Yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak, Nuray’ın ve benzerlerinin duygusunu doğduğum andan itibaren bilmeyi gerektiriyor” dedi. “YAŞADIĞIM COĞRAFYA” dediği yer, adını vermediği Türkiye’dir
Evet, Merve Dizdar Türkiye demiyor. Ülkesinden “coğrafya” olarak bahsediyor.
Şunu söylemeliyim; bundan örgüt üyeliği bile çıkabilir. Ancak bir sorun var: Başta belirttiğim gibi, Erdoğan bu tanımı çok seviyor ve sık sık kullanıyor.
Bir örneği aktarayım: Birkaç yıl önce şunları söylemişti: “Bilim ve teknolojide yeniden şahlanıyoruz. Bu coğrafya tekrar bilimin ve teknolojinin önde gelen merkezlerinden biri olacak”.
- Bilimi şahlanış hikayesini bir kenara bırakalım.. Merve Dizdar’ın konuşmasında geçen “coğrafya” vurgusundan ne anlamamız gerektiğini konuşalım.
Bu coğrafide… Yani ülkenin her köşesinde.. Yanı sıra Ezidi topraklarında.. İran’da, Afganistan’da.. Acılarda bir araya gelen kadınlardan bahsediyoruz.
İŞİD tarafından kaçırılarak “savaş ganimeti” olarak kullanılan kadınlar kesinlikle bizim coğrafyamızdandır. Üstelik kız kardeşlerimiz ve kızlarımızdır. IŞİD daha sonra HTŞ’ye dönüşmüş ve Suriye’yi ele geçirdiğinde bunu unutmayacağız. Erdoğan’ın “pek çok ortak noktamız var” dediği Taliban’ın kadınlara sokağa çıkma yasağı getirdiğini hatırlatacağız.
- Bunları Fuat Uğur da bilir. Soldan dönüp bu noktalara geldiği için belki harika analizler yapabilir. Ancak, şu anda yazmayı tercih etmiyor.
Yazsın!
Şimdiki asıl merakım şu: Tam da Öcalan kampanyası konuşulurken Ayşe Barım dedikodusu nereden çıktı? Kanıtlanamayacak çirkin bir iftirayı kim / kimler neden servis etti?
Gündem mühendisliğinin arkasında kim / kimler var?
Hatırlayın, Fuat Uğur 15 Temmuz darbe girişiminden sadece birkaç ay önce Gülen Cemaatini “Attığınız her adımı biliyorlar. Harekete geçerseniz sizi TAR’daki tavuklar gibi toplayacaklar” diye uyarmıştı.
O zaman da hem uyarının kaynağını merak ettim. Hem de bu kadar açık açık yazılmasına rağmen iktidarın nasıl olup da darbenin geleceğini öngöremediğini anlayamadım.
Belli ki şimdi de Gezi paranoyasını hortlatmak için kollar sıvanmış. AKİT “Çanlar çapulcular için çalıyor” diye manşet atmış.
- Ben farklı düşünüyorum açıkçası.
Çanlar Erdoğan ve zayıflayan başkanlık sistemi için çalıyor.
Daha önce de belirttim. Suriye’de işler yolunda değil. Ne Arap dünyası ne de Batı Suriye masasına Erdoğan’ı çağırıyor. Golani’nin durumu da pek parlak değil!
Reis Trump’ın yemin törenine bile çağrılmadı. Yani “dostumuz” Trump’tan da beklediklerimizi bulamadık.
Ekonomiye gelince.. Sallamayın. Durum ciddi.
İnsan hataları dozajı artmış gibi görünüyor.
Bahçeli de Öcalan açılımını bir saatli bomba gibi Erdoğan’a bırakır mı!
İşler böyle bir noktaya gelince, her zamanki gibi yapabilecekleri en iyi şeyi yapıyorlar.
Yani gündem oluşturuyorlar. Ancak ellerindeki senaryo o kadar eski ki sonunda yine Gezi’ye dönüyorlar.
İtiraf edeyim mi!
Son aylarda -elbette felaketler dışında- gündemin Erdoğan’a karşı bir tuzak olduğunu düşünmeye başladım. Sanki “BİRİLERİ” Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmak için uğraşıyor. Atılan tüm adımlar sanki hiç komik olmayan şakalar gibi. Ahmet Türk’ü görevden alıp yerine kayyum atayacak, sonra onu barış elçisi ilan edeceksiniz örneğin.. “Emekli Yılı”nı emeklileri perişan ederek kapatır, bu yılı da geçim sıkıntısı yaşayan ailelere “oyun” yapar gibi AİLE YILI ilan edersiniz.
Serenay Sarıkaya – Mert Demir ilişkisinden bir komplo çıkarıp ardından Gezi’ye atlayabilirsiniz.
Daha bir sürü şey.
Bu kadar absürtlük sadece belirli bir amaç için sıralanabilir.
Belki Fuat Uğur dedikodunun kaynağını sızdırır ve amacını ve arkasındakileri anlarız. Yani, zihnimizdeki fotoğrafa doğru netlik ayarı yaparız.