ABD’deki Woods Hole Oşinografi Enstitüsü’nden Emil Ruff ve Almanya’daki Max Planck Kimya Enstitüsü’nden Isabella Hrabe de Angelis liderliğindeki ekip, okyanus tabanının 491 metre altına ve karada 4 bin 375 metre derinliğe kadar yaşayan mikroorganizmalar keşfetti.
Araştırmacılar, dünyanın 50’den fazla noktasından örnekler toplayarak yüzey ve yer altı yaşamını inceledi. Toprak, su sütunları ve deniz tortulları gibi yüzey örneklerinin yanı sıra yer altından maden ocakları, sondaj kuyuları ve su akiferlerinden alınan numuneler analiz edildi.
Çalışmanın en şaşırtıcı bulgularından biri, derinlere indikçe canlı çeşitliliğinin azalacağı yönündeki yaygın kanının yanlış olduğunun keşfedilmesi oldu. Emil Ruff, “Genellikle, Dünya’nın derinliklerine indikçe enerji azalır ve hücre sayısı düşer diye düşünülür. Ancak bazı yeraltı ortamlarında çeşitliliğin yüzeye yakın ekosistemlerle eşdeğer, hatta daha fazla olabileceğini gösterdik” dedi.
Özellikle deniz altı ortamlarında yaşayan mikroorganizmalar, yüzeydeki ekosistemlere kıyasla beklenenden çok daha büyük bir çeşitliliğe sahip. Arkea olarak bilinen mikrop grubu, daha derinlere inildikçe genetik olarak daha zengin ve çeşitlilik açısından daha dengeli hale geliyor.
Yer altı yaşamı, yüzeydeki canlılara kıyasla tamamen farklı bir zaman diliminde varlığını sürdürüyor. Güneş ışığından yoksun olan bu organizmalar, enerjilerini çevredeki maddeler ve kimyasal reaksiyonlar aracılığıyla elde ediyor.
Hidrojen, metan, sülfür, serpantinleşme süreci ve hatta radyoaktivite, bu mikroskobik canlıların hayatta kalmasını sağlıyor. Bilim insanları, bu organizmaların bin yılda yalnızca bir kez bölünebildiğini tahmin ediyor.
Araştırma kapsamında 478 arkea, 964 bakteri ve çeşitli deniz ve kara ekosistemlerinden 147 metagenom incelendi. Veriler, yüzey ve yer altı yaşamının keskin bir ayrımla bölünmediğini, aksine bir çeşitlilik devamlılığı içinde var olduğunu gösterdi.
Ancak kara ve deniz altı ekosistemleri arasındaki farklılıklar dikkat çekici. Ruff, “Karasal ve denizel ortamların seçici baskıları çok farklı ve her iki ortamda hayatta kalabilen organizmalar oldukça nadir” açıklamasında bulundu.
Araştırmacılar ayrıca bazı ekosistemler için çok fazla veriye sahip olduklarını ancak mağaralar veya derin topraklar gibi alanlar hakkında yeterli bilgi bulunmadığını belirtti.
Bu keşif, Dünya dışı yaşam arayışına da yeni bir bakış açısı sunuyor. Ruff, “Dünya’nın derin yaşamını anlamak, Mars’ta yaşam olup olmadığını keşfetmemize yardımcı olabilir” dedi. Sıvı suya sahip gezegenlerin Dünya’nın birkaç metre altındaki yaşam alanlarına benzeyen ekosistemler barındırabileceği düşünülüyor. Eğer bu doğruysa, uzaylılarla karşılaşmak için daha fazla kazı yapmamız gerekebilir.
More Stories
iPhone için Windows 11 özelliği getiriliyor
Çöp kutusuyla dosyalar silinmiyor: İşte dosya silmenin tek yolu
76 milyon yıllık “cinayet” çözüldü